75 yaşındaki Durmuş dede, Türkiye'nin geleneksel zanaatları arasında yer alan ustalığını sürdürerek, genç nesillere ilham veren bir yaşam hikayesi yazıyor. Yıllarını zanaatına adamış olan Durmuş dede, günümüzde kaybolmaya yüz tutmuş mesleklerin başında gelen el sanatlarının son temsilcisi olarak, hem geçmişi yaşatıyor hem de geleceğe ışık tutuyor. Anadolu’nun zanaat geleneğini yaşatmanın önemini her fırsatta vurgulayan durmuş dede, kendi hikayesinin yanı sıra, bu zanaatları öğrenmeye istekli gençlere de kapılarını açıyor.
Durmuş dede, mesleğine olan tutkusunu ve özverisini 1950'li yıllara kadar götürüyor. Çocuk yaşta başladığı zanaat hayatı, sokaklarda yoğun bir tempoda geçen çocukluk günlerini geride bırakmasını sağlamış. O dönemde, zanaatın öğrenilmesi ve gelişmesi için gerekli olan ustalardan destek almış. "Usta-çırak ilişkisi, bu mesleğin vazgeçilmezidir," diyor Durmuş dede. "Gelenekten geleceğe geçişi sağlamak, bu mesleği yaşatmak için en önemli araçtır." Geleneksel el sanatlarının kaybolma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu vurgulayan Durmuş dede, yaşamının çoğunu, bu değerleri korumak ve gelecek nesillere aktarmak için harcadığını sözlerine ekliyor.
Durmuş dede, mesleğinin ve zanaatının bireylere nasıl bir değer kattığını, sadece fiziksel bir beceri değil, aynı zamanda manevi bir zenginlik sunduğunu belirtmekten çekinmiyor. Ona göre, el becerisi ve yaratıcı düşünme yeteneği, bireylerin kişisel ve sosyal gelişimlerinde önemli bir rol oynuyor. "Zanaat yapmak, bir insanın kendisini bulmasına ve mutlu olmasına yardımcı olur," diyor. Bu bağlamda, gençlere zanaat öğrenmeyi teşvik ediyor ve elini taşın altına koymaları gerektiğini hatırlatıyor. "Zanaat, sadece bir iş değil, bir yaşam biçimidir," diyen Durmuş dede, mesleğe gönül verenlerin bir araya gelerek zanaatın ve kültürün korunmasına katkı sağlamalarının önemine dikkat çekiyor.
Halen çalıştığı atölyesinde genç çıraklarla eğitimler veren Durmuş dede, yıllarıdır süregelen bu geleneği yaşatmak için elinden geleni yapmaya kararlı. "Bir kişinin başarılı olması için yıllarca süren emek ve özveri gereklidir," diyerek, zanaatın inceliklerine dair tecrübelerini aktarıyor. Kendisinin de bir zamanlar çıraklık aşamasında zorluklarla karşılaştığını paylaşan Durmuş dede, bu zorlukların üstesinden gelmenin verdiği tatminin paha biçilemez olduğunu ifade ediyor.
Durmuş dede, sadece zanaatini sürdürmekle kalmayıp, aynı zamanda bu konuya dair farkındalık yaratmak için de çeşitli etkinlikler düzenliyor. El sanatlarını tanıtmak, sanatseverlerle buluşturmak ve gençlerin ilgisini çekmek amacıyla yerel festivallere katılıyor. Onun atölyesi, sadece bir zanaat merkezi değil, aynı zamanda sanatseverlerin özlem duyduğu bir buluşma noktası haline geldi. Zanaatın ruhunu yaşamak ve gelecek nesillere aktarmak adına verimli bir ortam sunuyor.
Sonuç olarak, 75 yaşındaki Durmuş dede, sadece bir zanaat ustası değil, aynı zamanda gelecek nesillerin ilham kaynağı olmayı başaran bir yaşam hikayesinin temsilcisi. El sanatlarının kıymetinin bilinmesi, nesiller arasında köprü kurulması ve zanaatların yaşatılması için büyük bir çaba içinde. Durmuş dede’nin hikayesi, zanaatın yalnızca geçmişle değil, aynı zamanda gelecek ile de olan bağını derinleştiren özgün bir örnek sunmaktadır. Zamanla değişen şartlara rağmen, zanaatını özveriyle icra eden Durmuş dede, mesleğinin son ustası olarak tarihe adını yazdırıyor. Genç nesillere ise bir mesaj bırakıyor: "Zanaat sadece bir iş değil, aynı zamanda bir tutku ve hayat biçimidir."