İstanbul, hem tarihi hem de kültürel zenginliğiyle dünyanın en gözde metropollerinden biri olmasının yanında, hızla artan nüfusu ve yerleşim alanı talepleriyle de ciddi bir kentsel dönüşüm ihtiyacıyla karşı karşıya. Ancak gerçekleştirilen kentsel dönüşüm projelerinin birçoğu, vatandaşların beklentilerini karşılayamazken, çeşitli tartışmalara ve eleştirilere de neden olmaktadır. Kentsel dönüşüm, deprem riski taşıyan yapıları yenilemek ve şehri modernleştirmek amacıyla başlatılmış olsa da, uygulamadaki sorunlar ve eksiklikler, projelerin başarısını sorgulatır hale gelmiştir.
Kentsel dönüşüm projeleri, genellikle üç ana hedef doğrultusunda şekillenir: depreme dayanıklı yapılar inşa etmek, yaşam alanlarını modernize etmek ve sosyal donatılarını artırmak. İstanbul'un geneline yayılan bu projeler, başlangıçta vatandaşların talepleri doğrultusunda planlanmışken, uygulama aşamasında çoğu zaman katılımcı bir yöntem izlenmemektedir. Bu durum, projelere duyulan güveni sarsmakta ve vatandaşların sürece karşı bir tepki göstermesine neden olabilmektedir. Ayrıca, özellikle müteahhitlerin projedeki rolü ve taraflar arasında imzalanan sözleşmeler de tartışmalara yol açmaktadır.
Projenin en önemli sorunlarını inceleyecek olursak, öncelikle taşınma süreçlerinin zorluğu, hem maddi hem manevi açıdan büyük sıkıntılar yaratmaktadır. Çoğu insan, aile bireyleriyle birlikte yaşadığı evi, anılarını, toplumsal bağlarını geride bırakmak istemiyorken, oradaki mevcudiyetlerinin yok olması da bir travma yaratabiliyor. İkinci bir sorun ise, yeni konutların fiyatlarının hızla yükselmesi. Kentsel dönüşüm alanında yapılan eski mülkler, yeni projelere dönüştürüldüğünde, fiyatlar ciddi oranda artabiliyor. Bu da bölgede oturmak isteyen düşük gelirli ailelerin, bu yeni projelerde yer almasını zorlaştırıyor. Çözüm olarak ise, sosyal konut projelerinin artırılması, kamuya ait alanların değerlendirilmesi ve sürecin daha şeffaf hale getirilmesi gerektiği ön plana çıkıyor.
Sonuç itibarıyla, İstanbul’un kentsel dönüşüm süreci, pek çok belirsizlikler ve sorunlar barındırmasına karşın büyük bir potansiyele de sahip. Eğer bu süreç doğru bir şekilde yönetilir, vatandaşların gerçek ihtiyaçları göz önünde bulundurularak yeniden yapılandırılırsa, hem şehir hem de yaşayanları adına katma değer yaratacak bir dönüşüm sağlanabilir. Ancak bu, sadece yerel yönetimlerin değil, aynı zamanda vatandaşların da sürece aktif katılımı ile mümkün olacaktır. Özetle, İstanbul’un kentsel dönüşüm çıkmazı, zorlu ama üstesinden gelinebilir bir süreçtir.