Afganistan’da yaşanan madenci skandalı, uluslararası kamuoyunun dikkatini bir kez daha çekti. Yer altı zenginlikleriyle bilinen bu ülkede, geçtiğimiz yıllarda yaşanan bir olayda, birçok madencinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan davada mahkeme, delil yetersizliği nedeniyle sanıkların beraatine karar verdi. Bu karar, Afganistan'da hukukun uygulanışı ve adalet sisteminin ne denli sorgulanabilir olduğu konularında tartışmalara yol açtı.
Afgan madencileri, yer altından maden çıkarma faaliyetlerinde çalışırken, yaşanan ihmal ve kural ihlalleri nedeniyle ciddi tehlikelerle karşı karşıya kalmışlardı. 2020 yılında meydana gelen bir çökme olayında çok sayıda madenci hayatını kaybetmiş, olay ülke genelinde büyük bir infiale yol açmıştı. Mağdurların aileleri, durumun araştırılması ve sorumluların cezalandırılması için hukuki süreç başlatmıştı. Ancak çıkan gerekçeli kararda, mahkeme, olayın nasıl meydana geldiği konusunda yeterli delil olmadığına hükmetti.
Mahkeme heyeti, gerekçeli kararda, olay anında olay yerinde bulunan görgü tanıklarının ifadelerinin çelişkili olduğunu ve soruşturma sırasında toplanan fiziksel kanıtların yetersiz kaldığını belirtti. Bu durumu Adalet Bakanlığı yetkilileri de doğrularken, Afganistan'daki hukuk sisteminin çaresizliği vurgulandı. Ülke, iç savaş ve siyasi istikrarsızlık sonucu şekillenen hukuksal çerçevede ciddi eksiklikler yaşamaktadır.
Verilen beraat kararı, sadece Afganistan’da değil, dünya genelinde büyük tepkilere neden oldu. İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Birleşmiş Milletler’in bazı organları, kararın adaletsizlik olarak nitelendirildiğini açıkladı. Afganistan tarihinin en büyük iş kazalarından biri olarak adlandırılan bu olayda, hayatını kaybeden madencilerin aileleri, mahkeme kararının gözden geçirilmesini talep ediyor. Sorumluların cezasız kalmasını istemeyen aileler, adaletin yerini bulması için mücadelelerine devam edeceklerini belirtmektedirler.
Mahkemenin delil yetersizliği kararı, aynı zamanda Afganistan’daki madencilik sektörü üzerinde de olumsuz etkilere yol açabilir. Sıklıkla meydana gelen bu tür kazaların önüne geçmek ve güvenli çalışma koşullarını sağlamak adına yeterli adımlar atılmadığı takdirde, madencilik sektörünün geleceği karanlık görünmektedir. Ülkede, madencilere yönelik eğitim programlarının artırılması ve güvenlik standartlarının iyileştirilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Ayrıca, yerel ve uluslararası yatırımcıların da bu durumu dikkate alarak Afganistan’daki maden yatırımlarını gözden geçirmesi kaçınılmazdır.
Öte yandan, hukuk sisteminin güçlendirilmesi adına yurtiçi ve yurtdışındaki uzmanların yardımlarıyla yeni model geliştirilmesi gerekmektedir. Özellikle, Afgan davalarının bağımsız mahkemelerde ele alınması ve adaletin sağlanması, genel güvenliği artıracak ve kamuoyunda güven oluşturacaktır. Aksi takdirde, verilen bu beraat kararı, sadece madencilik değil, tüm sektörlerdeki adalet arayışını olumsuz etkileyecektir.
Sonuç olarak, Afgan madenci davasındaki bu gerekçeli karar, adaletin tecelli etmesi adına önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilemez. Mahkemenin delil yetersizliğinden verdiği beraat kararı, hukukun üstünlüğü ve insan hakları açısından büyük bir kaygı kaynağı olarak öne çıkmaktadır. Gelecekte benzeri olayların yaşanmaması adına, hem yerel otoritelerin hem de uluslararası toplumun üzerine düşeni yapması elzemdir. Aksi takdirde, Afganistan’da uzun süredir beklenen adalet hiç gerçekleşmeyecek gibi görünüyor.