Doğanın sunduğu mucizelerden biri olan yağmur, özellikle bahar aylarının gelmesiyle müstakbel bir enerji kaynağı olarak kabul ediliyor. Yüzlerce yıl boyunca insanlar, doğadaki değişimleri izleyerek birçok gelenek ve inanç geliştirdi. Bu geleneklerden biri de, Nisan yağmurlarının suyu için şifa arayışıdır. **30 yıldır her Nisan ayında bu yağmur suyunu şifa niyetine içtiğini** söyleyen 55 yaşındaki Ayşe Yılmaz, bu yararlı alışkanlığının kaynağını kayınvalidesinden aldığını ifade ediyor.
Ayşe Yılmaz, her Nisan'da belirli günlerde dışarı çıkıp, küçük bir kap ile yağmur birikintilerinin toplandığını anlatıyor. ''Kayınvalidem bana, Nisan yağmurunun vücuda olan faydalarını anlatmıştı. Onun da annesi bu geleneği sürdürüyordu,'' diyor. Ailesinde nesilden nesile aktarılan bu gelenek, zamanla Ayşe’nin hayatında önemli bir ritüel haline gelmiş. Yılmaz, bu suyun fiziksel ve ruhsal sağlık için büyük öneme sahip olduğuna inanıyor.
Geleneksel inançlar, birçok kültürde belirli dönümlerde doğanın sunduğu bu tür şifa kaynaklarını konumlandırmaktadır. Nisan yağmurlarının, doğanın uyanışıyla birlikte insanların da yenilenmesini ve ruhsal sağlığı bulmasını amaçladığı düşünülüyor. Ayşe, bu geleneği sürdürmenin yanı sıra, çevresindeki çocuklara da bu inancı aşılamak için çaba harcıyor. “Her Nisan yağıyor, yağmurun bereketi bizimle. Çocukların bu değeri bilmesi çok önemli,” şeklinde açıklıyor.
Ayşe Yılmaz, nisan yağmurlarını içmenin birçok faydasını deneyimlediğini ifade ediyor. Uzun yıllar boyunca bu alışkanlığı sürdürdü ve sağlığının istediği gibi gittiğini belirtiyor. “Nisan yağmuru, hem bedenimi hem de ruhumu dinlendiriyor. Alerji gibi bahar hastalıklarından da koruyor. Bunun dışında genel enerji seviyemi yükselttiğine inanıyorum,” diyor. Bu güne kadar birçok sağlık sorunu ile karşılaştığını, ancak nisan yağmuruna olan bu bağlılığının, ona her zaman iyi geldiğini dile getiriyor.
Yılmaz’ın dikkat çektiği bir diğer konu ise, bu yağmur suyu ile yapılan doğal şifalı tarifler. Ayşe, topladığı yağmur suyunu çeşitli bitkilerle birleştirerek tonik ve merhem yapıyor. Bitkisel şifaya olan ilgisiyle, kendi doğal ürünlerini üretmeyi ve çevresiyle paylaşmayı da seven birisi. Bu ilgi sayesinde, hem kendi sağlığını koruyor hem de başkalarına yardımcı olmanın mutluluğunu yaşıyor.
Sonuç olarak, Ayşe Yılmaz gibi geleneklere bağlı olan insanların, geçmişteki öğretilere değer vererek bu tür alışkanlıkları sürdürmeleri sağlık açısından hem fiziksel hem de ruhsal olarak fayda sağlayabiliyor. Doğanın bu güzel sunduğu kaynakları değerlendirerek, kendimize nasıl iyi bakabileceğimizi bir kez daha hatırlatıyor. “Ben bu geleneği yaşatmaya devam edeceğim, çünkü doğadan aldığımız her şey bizim ruhumuzu besliyor,” diyor. Ayşe'nin hikayesi, bizlere doğanın sunduğu harikaların ve geleneklerin arka planındaki derin anlamları keşfetmemiz gerektiğini hatırlatıyor.